• info @ kasrehber.com
  • 0544 377 1881

HABER DETAYI

2019-04-07 00:29

Kaş’ta Gezilecek Yerlerin Gezi Rehberi

Kaş’ta Gezilecek Yerlerin Gezi Rehberi

Kaş’ta gezilecek yerler, Kaş’ta nerede gezilir, Kaş’ta nereye gidilir diye merak ediyorsanız. Kaş gezi rehberi, Kaş portalımızı sürekli sizler için güncellediğimiz bu blog haberimizi okuyunuz ve takipte kalınız. Kaş hakkında doğru bilgilere her zaman ulaşabileceğiniz, tek sitedir.

Kaş’a geldiğinizde gezilecek yerler arasında ilk önce Antik Kentleri önerebiliriz. Peki hangi antik kentleri var.

 

Kaş’ta Bulunan Antik Kentler

 

Phellos Antik Kenti
Phellos Antik Kenti

Phellos kenti, Antiphellos’un 5 km kadar kuzeyinde, Felen Dağı yamacında bulunan Febüs Harabeliğinde yer almaktadır.
Gerek ören yerinde bulunan arkeolojik kalıntılar, gerek numizmatik ve epigrafik belgeler gerekse de antik literatürde geçen bilgiler Phellos tarihçesinin oldukça erken dönemlere uzandığını göstermektedir. Phellos’un yoğun olarak iskanı M.Ö. 7. yüzyıl ile M.Ö. 4. yüzyıl arasına denk düşmektedir. Lykçe adı Wehñti olan Phellos bu dönemde Ksanthos, Trysa ve Limyra ile birlikte Lykia’nın 4 dinast (bey) yerleşiminden biridir.
M.Ö. 425 yılında sikke bastığı bilinen kent, Helenistik Dönem’de bu üstünlüğü, kendisine ait liman kenti olan, Antiphellos’a kaptırmıştır. Öyle ki Helenistik Dönem’de sadece Antiphellos sikke basmıştır. Fakat İ.Ö. 168-İ.S. 43 yılları arasında her iki kent de Lykia Birliği üyesi olarak sikke basmıştır.
M.S. 6. yüzyıl yazarlarından Herakleitos’un geç dönem Lykia Eyaleti kentleri arasında saydığı Phellos, M.S. 12. yüzyıla kadar Myra metropoliti altında Lykia’nın piskoposluk merkezi olarak varlığını devam ettirmiştir.
Arkaik Dönem’den bir payeli mezar anıtı ve M.Ö. geç 5. ve M.Ö. erken 4. yüzyılda yaşamış kentin ileri gelen ailelerinin gömüldüğü ev tipi kaya mezarlar bulunmaktadır. İç kalenin batısında yer alan ev tipi kaya mezarlarında yer alan mimari özellikler bunların aristokrat ailelerine ait olduğunu gösteren ömenli bir özelliktir.

Antiphellos Antik Kenti
Lykia dilinde Habesos veya Habesa adıyla anılan Antiphellos, Lykia bölgesinin eski yerleşmelerinden birisidir. Antiphellos adını daha sonra alan kent, “kayalıklı yerin karşısındaki yer”, “Phellos’un karşısındaki” anlamına gelmektedir.Antiphellos Antik Kenti Lykia Birliği’ne üye kentlerden biri olup, kuzeyindeki Phellos kentinin limanı olduğu ve İ.Ö 6. yy.dan beri yaşamını sürdürdüğü bilinmektedir. Hellenistik dönemde ise ticari girişimler önem kazanır ve Antiphellos ana şehir olan Phellos’un gerilemesine karşılık daha çabuk gelişir, Roma İmparatorluğu döneminde önemli bir liman kenti olur. Antiphellos M.Ö 2. yüzyıl ortasından itibaren, Lykia Birliği’nde tek oy ile kısıtlanmış olsa bile ticari bir kent olarak hem kendi bastırdığı hem de Birlik adına çıkardığı sikkeleriyle tanınmaktadır. Kaş ilçesinin içerisindeki antik kente ait kalıntılar, Kaş çevresinde ve doğu- batı doğrultusunda uzayan yarımada boyunca devam eder. Dikdörtgen taş işçiliği gösteren Hellenistik sur kalıntıları yarımadanın başladığı kesimde ve Meis adasına bakan yüzde görülür. Surların limana baktığı yerde bugün camiye dönüştürülmüş kilisenin güneydoğusunda hangi tanrıya ait olduğu bilinmeyen temenosu ile belli bir tapınak kalıntısı bulunmaktadır. Tapınağın temenosu bosajlı, rektogonal duvar işçiliğinde yapılmıştır. Orijinal yapı İ.Ö 1. yy.a, sonraki ek ise İ.S. 3. yüzyıla tarihlenmektedir. Antiphellos’ta tapınağa göre daha iyi korunmuş yapı tiyatrodur. Akropolis tepesinin güney eteğindeki tiyatro yamaca yaslanmış olup 26 oturma sırası ( caveası ) ile denize bakmaktadır. Oturma sıraları dört dikey merdivenle üç kısıma ayrılmıştır, diazoma bulunmamaktadır. Helenistik çağ yapıtı olduğu düşünülen tiyatro, sabit bir taş skene binasına sahip değildir. Tiyatronun kuzey doğusunda ana kayaya oyularak yapılmış 24 kadın kabartmasının bulunduğu, mezar odası yer alır. Kadınların ve cephe süslemelerinin şeklinden İ.Ö 4.yy’a tarihlenir. Çarşı içerisinde, Kaş’ın sembolü haline gelmiş olan çok iyi korunmuş hyposorionlu aslan başı şeklinde taşıma çıkıntıları ve Lykia dilindeki kitabesiyle M.Ö 4. yüzyıla tarihlenen gotik alınlıklı mezar bulunmaktadır. Bugünkü Kaş’ı kuzeydoğudan sınırlayan tepenin üzerinde çok sayıda gotik tarzlı veya Likya yazıtlı birçok Kaya mezarı yer alır. Bunların içinde en ilginç olanı ikinci katı Gotik kemer biçiminde yapılmış üstünde bir Likya yazıt olan mezardır. Yüzyıllar sonra mezar Claudia Recepta adlı bir kadın tarafından tekrar kullanıldığında Latince bir kitabe eklenmiştir. Bunlardan başka limanın çevresinde su içinde ve kıyıya yakın daha geç devirlerde yapılma Likya tipi lahitler şehrin günümüze kalabilmiş diğer anıtlarıdır. (Kaynakça: “Antiphellos”, Dünden Bugüne Antalya [II. Cilt], Antalya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, 2012, Antalya, s. 194-195.)

 

Aperlai Antik Kenti
Aperlai antik kenti, bugünkü Kaş ile Kekova arasında bulunan Sıçak Yarımadasında uzun ve dar bir koyun başlangıcında yer alır. Kaş’tan ve Üçağızdan Sıçak İskelesine denizden gidiş, ulaşım yönünden en kolay yolculuk şeklidir.

Aperlai Antik Kenti

Kent adının orijinali Luwi dilinde “Aprillai” olup “Akarsu Boğazı” anlamına gelmektedir. Aperlai, küçük boyutlu bir Likya liman kentidir. M.Ö. V. ve IV. yüzyıla ait eserler olarak APR ve PRL kısaltmalarıyla bastırdığı Lykia dili ile yazılmış gümüş sikkeler, Aperlai’ın Lykia Birliği öncesi varlığına işaret eder. Şehrin ismine daha çok, geç devir yazarlarında Plinius, Stadiasmus, Ptolemaios, Hierokles’te rastlamak mümkündür. 16. yüzyılda, tamamen terk edildiği ve belki 3-5 balıkçı ailesinin barındığı korunaklı bir liman olarak Piri Reis’in Kitab-ı Bahriye’sinde de anılmaktadır. Birlik dönemine ait sikkeleri de ele geçmiş olan Aperlai’ın diğer Roma egemenliğindeki Lykia şehirleri gibi yalnız III. Gordianus zamanında sikke basma yetkisine sahip olduğu bilinmektedir. Lykia Birliği sırasında Aperlai; üç kentin, bazı kaynaklara göre ise dört kentin “tek oya” sahip olduğu birliğin başındadır. Aperlai’ın Simena, Apollonia ve İsinda ile bir “sympoliteia” imzaladığı ve oluşturduğu kesindir. Söz konusu üç şehrin vatandaşlarından yazıtlarda “Simena’dan Aperlailılar” diye söz edilmekte ve kendi etnik isimleri kullanılmamakta idi. Bizans dönemi Piskoposluk kayıtlarında ise ismi “Aprillae” şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Kentin kalıntıları denize doğru inen tepenin eteklerinde, körfezin kuzey tarafında yer alır. Aperlai antik kenti, deniz kenarından başlayarak, akropole doğru uzanan rektogonal ve poligonal tekniklerin kullanıldığı, kulelerle takviye edilmiş surlarla çevrilmiştir. Kuzey surların üstünde kare planlı üç adet savunma kulesi görülür. En iyi korunmuş durumda olan Batı duvarı, ikisi düz biri kemerli üç kapıya sahiptir. Güney duvarı ise tepe yamacına dik olarak devam eder ve poligonaldir. Günümüzde büyük ölçüde tahrip olmasına rağmen orta kısmında şehre girişi sağlayan, iki yanında birer kulesi bulunan bir kapı yer almaktadır. Tüm Likya liman kentlerinde olduğu gibi Aperlai’da da limana yakın iki adet Roma dönemi hamam kalıntısı saptanabilmiştir. Biri akropolün kuzeybatı köşesinde diğeri de güney-doğu köşe de olmak üzere iki adet küçük boyutlu Bizans kilisesi kalıntısı dikkat çeker. İ.S. 6.-7. yüzyıllara tarihlenen her iki kilisede bazilikal planda inşa edilmiş olup, erken Bizans kilise mimarisini yansıtır. Orta geniş koridorun her iki yanında, iki dar koridor, sonunda ise yarım daire planlı apsis yer alır. Kentin nekropolü kale surlarının doğusunda yer almakta olup çok sayıda Likya lahitleri bulunmaktadır. Rıhtım, rıhtıma ait binalar ile rıhtıma yakın yapıların kalıntıları bugün sular altındadır. (Kaynakça: “Aperlai”, Dünden Bugüne Antalya (II. Cilt), Antalya Kültür ve Turizm Müdürlüğü, 2012 Antalya, s.195.)

 

İsinda Antik Kenti
İsinda antik kenti, Kaş ilçesi merkez bucağına bağlı Belenli köyünün 3 km. güneyindeki tepenin doruğu ve yamaçlarındadır. İsinda Antik Kenti

Demre-Kaş karayolu üzerinde Kaş’a 8 km kala Ağullu yerleşiminden önce güneye dönen yol Belenli köyüne ulaşır. İsinda, ismine antik yazarlarda pek rastlamadığımız ufak bir yerleşim yeridir. Hala görülebilen Lykia dilinde yazılmış 3 mezar anıtı, kentin M.Ö. 4. yüzyılın ilk yarısından önce iskan edildiğini göstermektedir. Lykia Birliği’nin oluştuğu M.Ö. 2. yüzyılda Aperlai ile beraber Birlik’te temsil edilmiştir. Tıpkı Apollonia’daki gibi “İsindalı Aperlailılar” şeklinde şehrin ismini gösteren kitabeler mevcuttur. İsinda, daha çok ufak bir beyin veya sülalenin oturduğu müstahkem bir mevki durumundadır. Kent uzun süre varlığını sürdürmüş ve Paxromana döneminde Antiphellos’un gelişip, zenginleşmesi ve İsinda halkının kıyıdaki bu kente göçmesiyle zamanla terk edilmiştir.İsinda antik kentinin kalıntıları, Belenli köyü’nün üst tarafında kalan orta büyüklükteki bir tepede yer almaktadır. Akropolü çevreleyen, yörenin doğal oluşumu düzgün dörtgen kireçtaşı bloklardan yapılmış sur duvarları özellikle kuzey ve kuzeydoğu köşede daha belirgindir. Su ihtiyacını sarnıç ve kuyulardan sağlayan İsinda da sur içerisinde yağmur suyu toplamaya yarayan kuyu ve sarnıçlar bulunmaktadır. Ayrıca surun aşağı yukarı ortasına yakın yerde uzun bir yapının temel izleri seçilebilmektedir. Bu küçük kentin en önemli kalıntısı akropolis doruğunun altındaki, alınlığında Lykia dilinde yazıtı bulunan ev biçiminde iki anıtsal mezardır. Belenli köyü doğrultusunda veya Aperlai istikametinde kaya mezarlarına rastlanıldığı gibi Roma devrine ait Lykia tipi lahitlerde görülebilir. (Kaynakça: “İsinda” Dünden Bugüne Antalya (II. Cilt), Antalya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, 2012, Antalya.)

Xhantos Antik Kenti

Xhantos Antik Kenti Nerede

Kalkan yönünden gelip Kınık Beldesi içine girince ana cadde Atatürk heykelinin orada ikiye ayrılıyor, sağ taraftaki yoldan ilerleyip, tepenin eteğine gelince sola devam ediniz. Tepeye tırmanan yol sizi Likyanın başkenti Xanthos antik kentine ulaştıracaktır. Detaylı yol tarifi vermemizin sebebi 2015 yazında Kınık girişi ve içinde bu antik kentle ilgili hiç bir yönlendirme tabelası olmamasıdır. Kaşa 45 km, Kalkana 20 km, Antalya ya sahilden 235 km uzaklıktadır.

Kınık Beldesinde yer alan şehir, Xanthos Nehri (bugün Eşen Çayı) kenarındaki ovaya hakim iki tepe üzerinde kurulmuştur. İlki Eşen Çayı’nın kenarından sarpça bir kayalık şeklinde yükselen surla çevrili Likya akropolü; ikincisi ise kuzeydeki daha yüksek ve geniş olan Roma akropolüdür. Likya Birliği’nin idari merkezi olarak nitelenen Xanthos’un ismi Likya dilinde yazılmış kitabelerde ARNNA şeklinde geçmektedir. Homeros, Sarpedon yönetimindeki Xanthosluların Troya savaşlarına katıldıklarını anlatır. Ancak kazılarda elde edilen buluntular şehrin iskanını İ.Ö. 8.y.y. önce götürmeye imkan vermemektedir.

Xanthos örenyeri, Likya uygarlığının özgünlüğü ve kazılarda elde edilen buluntuların önemi nedeniyle UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilmiştir.

Xanthos’u ilk defa 1838 yılında Ch. Fellows keşfetmiş, bu kişi bütün rölyefleri ve büyük mimari parçaları sökerek, Patara’ya yanaşan harp gemisiyle Londra’ya taşımıştır. Bugün British Museum’un Lykia salonunda buradan götürülmüş olan birçok eser sergilenmektedir.

Trysa Antik Kenti
Yerleşimin tarihi hakkında elimize geçen pek fazla veri yoktur. M.Ö. 7. yüzyıla kadar geri giden bir mevcudiyeti olan Trysa’nın Lykçe adı Trusñ’dur.
Trysa Antik KentiKlasik Dönem’den yerleşim kalıntıları ve yerleşimin alt kısmında batıdan doğuya doğru uzanan yarım ada üzerindeki Lykia nekropol (mezarlık) alanı oluşturmaktadır. Bu kalıntılardan en ünlüsü Akropolis’in (yukarı kent) kuzeydoğu ucunda yer alan ve “Gölbaşı Heroonu” olarak isimlendirilen, yaklaşık 20 metrekarelik bir alanın ortasındaki kayalara oyulmuş lahit ile onun çevresindeki rektagonal tekniğindeki duvarı kapsayan mezar yapısıdır. Duvarların iç ve dış yüzeylerine iki şerit halinde, Lydia’lıların Amazonlarla mücadelelerini, Odysseus’un yolculuğu sırasında karşılaştığı olayları, Yedilerin Thebai’ye yapmış oldukları savaşlar işlenmiştir. 1881’de buraya gelen Avusturyalı araştırmacılar M.Ö. 400 yıllarına tarihlenen bu kabartmaların bazıları ile lahitlerden birkaçını Viyana’ya götürmüşlerdir. Ayrıca burada bulunmuş Lykia tipi bir lahit de İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndedir. Bugün ören yerinde bu işlemeli frizlerden sadece doğu köşeye yakın yerde bulunan ve üzerinde Ion kymation’u işlenmiş olan bloklar kalmıştır.

 

Gömbe Antik Kenti

Gömbe Antik Kenti

Gömbe: Kaş’a 68 km. mesafede, Elmalı yolu üzerinde bulunur. Yol boyunca çam ve sedir ağaçlarıyla kaplı ormanlar adeta köyleri gizlemeye çalışır görünümdedirler. Gömbe, soğuk suları ve elma bahçeleriyle ünlü bir yayladır. Turistik amaçlı hizmet veren konaklama merkezleri, yöreye ait kokulu otlardan hazırlanan geleneksel yemeklerin lezzeti , tabiatla bütünleşmenize yardımcı olacaktır.Bölgenin en yüksek dağı Akdağ (3024 metre) buradadır. Yeşilgöl ve Uçarsu, yaz sıcağından kaçmak, doğa yürüyüşü yapmak isteyenler için serin ve temiz havası ile ideal yerlerdir. Yöre, dağlardan toplanan kar ile yapılan dondurması ve kar şerbetiyle ünlüdür.

KAŞ YAYLALARI

Felen Yaylası

Felen Yaylası

Kaş’a 12 km. mesafede Felen Yaylası üzerinde, çevreye hakim tepelerde kurulmuştur. Phellos M.Ö. IV. yüzyılda oldukça önemli bir kentti. Antiphellos şehri, Phellos’un limanı idi. Phellos şehrinin etrafını çevreleyen surlardan bir bölümü hala ayaktadır. Kentte yer alan rölyeflerle bezeli bir lahit, M.Ö. IV. yüzyıla ait diğer lahitler ve ev tipinde kayadan kesilmiş mezarlar kenti çevreler.

Gömbe Yaylası

Gömbe Yaylası

Kaş’a 68 km. mesafede, Elmalı yolu üzerinde bulunur. Yol boyunca çam ve sedir ağaçlarıyla kaplı ormanlar adeta köyleri gizlemeye çalışır görünümdedirler. Gömbe, soğuk suları ve elma bahçeleriyle ünlü bir yayladır. Turistik amaçlı hizmet veren konaklama merkezleri, yöreye ait kokulu otlardan hazırlanan geleneksel yemeklerin lezzeti , tabiatla bütünleşmenize yardımcı olacaktır.Bölgenin en yüksek dağı Akdağ (3024 metre) buradadır. Yeşilgöl ve Uçarsu, yaz sıcağından kaçmak, doğa yürüyüşü yapmak isteyenler için serin ve temiz havası ile ideal yerlerdir. Yöre, dağlardan toplanan kar ile yapılan dondurması ve kar şerbetiyle ünlüdür.

Kaş Kanyonları

Saklıkent Kanyonu

Eşen Çayı’nın kolu olan Karaçay’ın oluşturduğu Saklıkent Kanyonu bölgede en çok tanınan noktalardan biri. Rafting, trekking gibi doğa sporlarının yapıldığı Saklıkent, Milli Park ilan edildiği 1996 yılından beri koruma altında. Yılda 300 bine yakın turisti ağırlayan Kanyon’un keşif hikayesi ise çok ilginç.

Saklıkent Kanyonu

Rivayete göre bir çobanın kaçırdığı keçinin Kanyon bölgesine kaçmasının ardından tanınan Saklıkent, ilgili kurumların harekete geçmesiyle bir doğa harikası olarak kayıtlara geçirilir. Kaş’a 63 km mesafedeki kanyona 1 saatlik yolculuk ile ulaşılabiliyor.

Kıbrıs Kanyonu

Batı Toroslar’da Akdağlar’ın eteklerinden eriyerek gelen kar suları, uzun ve maceralı bir yolculuk sonucunda Akdeniz’e varıyor. Önce Kartal Gölü ve Akçay Baraj Gölü’ne dönüşen sular, ardından Kıbrıs Deresi adını alıp derin bir kanyona giriyor ve Kasaba Ovası’nı aşıp Dirgenler Boğazı’ndan denize ulaşıyor.

Kıbrıs Kanyonu

Bu yolculuğun en gizemli bölümü ise Kıbrıs Kanyonu. Katran Dağı ile Susuz Dağı arasında, kimi yerde yüz metreyi aşan duvarlarıyla geçit vermeyen kanyonda, birbiri ardına sıralanan şelaleler, şelalelerin balkonlar yaparak düştüğü göletler, geçilemeyecek hissini verecek kadar daralan duvarlar ve delicesine akan su görsel bir şölen oluşturuyor.

 

Diğer Makalelerimiz

Kaş’ta Nerede Kalınır

Kaş Plajları – Kaş’ta Nerede Denize Girilir

 

 

HABERE YORUM YAP

HABERE YAPILAN YORUMLAR

Hiç yorum yapılmamış.